3 Şubat 2014 Pazartesi

Carnival Pride Cruise ile Bahama limanları


Copyright @ palabiyik.info

Yola çıktıktan üç gün sonra, yani çarşamba sabahı saat 7'de Port Canaveral' a (Orlando, Florida) varıyorsunuz. Akşam saat 6'da tekrar gemiye dönmeniz gerektiği için sadece 11 saatiniz var. Biliyorum çok zor ama, erken kalkabilirseniz katılabileceğiniz birsürü aktivite bulabilirsiniz. Aileler genelde tema parklarından birini seçiyorlar. En popüler olanı ise Kennedy Space Center.
Biz Cacao Beach' i tercih ettik; deniz, güneş kumsal!
Limanada oldukça yakın. Tavsiye ederiz.
Havada güzelse, bol bol "tweet" ine banarsınız zaten...
Bu arada  Ron Jon surf merkezi görmeye değer.
Boşuna sörf cenneti demiyorlar.

Perşembe sabahı saat 11'de Bahamaların başkenti Nassau' dasınız.
Yapacak aktivite çok ama zaman kısıtlı. Akşam 8'de gemide olmanız gerekiyor.
Oysa sadece meşhur Atlantis'te 1-2 gün harcanır.

Şehir merkezi beklediğimizden küçük, karışık ve bir sokak arkası sefil durumda.
Limandaki 4 büyük cruise'a bakıyor, yaklaşık 10 bin turistin 8 saatte şehre kazandıracaklarını düşünüyoruz. Bu kadar turistin getirdiği paranın, limanı boyamak için bile kullanılmadığını görmek ise gerçekten Amerika dışında olduğumuzu hatırlatıyor. Ciddi manada hizmet veren ve ciddi manada para kazanan firmaların hepsi Amerikan. Bilmem anlatabiliyormuyum?


Copyright @ palabiyik.info

Halk otobüsüne 75 cent verip adayı gezmek mümkün. Biz uyarıları dikkate alıp taksiye biniyoruz. Taksi dedikleri dolmuş aslında. 4-5 kilometrelik mesafedeki Atlantis'e kişi başı 4 dolara götürüyorlar. Atlantis' in plajina giriş ise 60 dolardan başlıyor. Hemen yanıbaşındaki Cabbage Beach ise halk plajı olduğu için ücretsiz. Tahmin edeceğiniz gibi Atlantis' in plajından hiçbir farkı yok.
Deniz mükemmel... Ortam eğlenceli; seksenlerin sonu Kumburgaz tadında.
Kumsalda ise aklına gelen herşeyi satıyorlar. Hatta masayı kurmuşlar, yanınada Bahama bayrağını dikmişler, masaj bile yapıyorlar. Hindistan cevizini satış teknikleri çok hoş; sepetten bir tane seçiyorsunuz, hemen orada bıçakla kırıp veriyorlar. Kamışı takıp doğal hindistan suyunu içiyorsunuz. Eğer içine alkollü içki koymak isterseniz fiyatı 20 dolar. Pahallımı geldi? Sıkı durun; tüm gün boyunca istediğiniz kadar (unlimited) kokteyl bu fiyata dahil. Denizi ise aşırı dalgalı ve tuzlu. 

Halkı biraz kaba, sattıkları ürünler ise abuk subuk bulduk. Tipik üretmeyelim ama para kazanalım mantığı. "Almayacaksan resim çekme", "Birşey kırarsan parasını ödersin" gibi yazılar oldukça iticiydi. Neyseki Merve arasıra firene bastıda, sorun çıkarmadan kurtulduk. Esnaf ve turizmciler böyle olunca, kimse alış veriş yapmıyor. Her yer ya boş, yada kuru kalabalık. Oysa Amerikalıların işlettiği tüm işletmeler tıka basa dolu. Tabiri caizse para basıyor.

Downtown'daki bir Amerikan firması olan Senior Frog restoranttaki eğlence ve müzik bir kilometre öteden duyuluyor. İçmeyi ve cinselliği öne çıkaran dekorasyon ve sloganlar ilgi çekici. Arada bir müzik hızlanıyor, müşteriler tren şeklinde restorantın içinde dönmeye başlıyorlar. Bu arada yüksek bir masaya çıkan DJ önünden geçen insanların ağzına şişeden içki döküyor. Gemide 24 saattir içen müşteriler hala eğlenceye doymamış gibi görünüyorlar.

Copyright @ palabiyik.info
  
Tahmin edeceğiniz gibi Amerika'dan gelen Amerikalı turistler, gene Amerikan barında eğlenip, parayı oraya bırakıyorlar. Yoksa sizde bu filmi daha önce seyretmişmiydiniz...

Limana yürüyüş mesafesindeki Junkanoo Beach halk plajı. 
Oldukça ayak altında olmasına rağmen turistlerin ilgisini görüyor. Eğer fazla zamanınız yoksa iyi bir alternatif. Gemiden yürüyerek yüzmeye gidebilirsiniz. Plajın etrafında uygun fiyata sokak yemekleri (street food), bira, ve meşhur “Bahama Mama” koyteylleri bulabilirsiniz.

Bu arada mesleğimiz yiyecek-içecek… Bahsetmeden geçemeyeceğiz.
“Bahama Mama” Karaiplerin meşhur kokteyli. “Birde burada deneyin” diyen reklamlara kanmayın. Amerika’da her barda satılan kokteylden hiçbir fazlası yok.

Bahamaların birbirine rakip iki birası var; “Sands” ve “Kalik”. İkiside birbirine çok benzemesine ragmen genelde Sands’ in daha iyi olduğuna dair yorumlara rastlayacaksınız. İkiside kötü ile ortalama arasında bir yerde. Bana kalırsa “Kalik Gold” un diğerlerinden biraz daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Alkol oranıda diğerlerinden biraz daha yüksek. Garip ama köpüklü şarap tadında. 

Bahamaların zengin bir mutfağı yok. Tabiki deniz ürünleri temel gıda. Kabuklu bir deniz ürünü olan “Conch” u her yerde göreceksiniz. Hemen hemen herşeyini yapıyorlar. “Conch Salad” ı tatma şansımız olmadı. Onun yerine “Conch Fritters” ı denedik. Pek kayda değer bulmadık.



Bizim zamanımız kısıtlıydı ama sizin ziyaret etme şansınız olursa Bennett’s Hill’ den Queen’s staircase denilen 65 merdiveni koşarak çıkın. 1793 yapımı Fort Fincastle’ a varacaksınız. Eski model ütü şeklinde yapılmış bu kaleden manzaranın çok güzel olduğunu söylüyorlar. Zaten başka bir işe yaramadığınıda öğrendik. Çünkü Bahamalara tarihinde hiçkimse saldırmamış. Bu kale hiç kuşatılmamış ve hiç buradan ateş edilmemiş. Hatta Columbus heykelinide Bahama’ lara gelen ilk turist esprisi ile tanıtıyorlar.

Şehir merkezindeki "Pirates of Nassau" müzesi ise gezmek istediğimiz diğer bir yerdi. Biraz geciktiğimiz için gezemedik ama dışından birkaç resim çektirdik.

İspanyol, İngiliz, Fransız, ve Amerikan kültürlerinin izlerini Bahamalarda bekliyorduk ama şehir merkezindeki Avrupa firmaları ve Yunan izleri bize süpriz oldu. İki kilometre içinde iki tane Yunan restorantını, Yunan kilisesini ve konsolosluğunu görmeyi beklemiyorduk. Zira tüm Nassau' nun büyüklüğü 207 kilometre.   

Saat tam 8’de koşa koşa gemiye atladık. Büyük ihtimalle gemiye son binen yolculardık ve birkaç günümüz olsaydıda gene aynısı olurdu diye esprisinide yaptık.

* * *

Akşam yemeğinden, Baltimore’ a varana kadar yolculardan sürekli Nassau hakkında hikayeler dinledik. Herkes halktan, servisten, ve kazıklanmaktan şikayetçiydi.

Gene eski bir dosta rastlamış gibi olduk.

Kimisinin kredi kartından fazla para çekilmişti.
Kimisi yanlış fiyat verip, sonradan fazla para istemişti.
Kimisi gidiş dönüş anlaşıp, dönüşte almaya gelmemişti.
Kimisi full büfe para artı plaj parası ödemiş ama yemek kalmadığı için yiyememişti.
Hatta Atlantis’e gidip 90 dolar ödeyenler bile ilgisizlikten şikayetçiydi.

Bizdeki tepki ise aynıydı; “Ne bekliyordunuz?”

Copyright @ palabiyik.info

Altıncı gün, yani cuma sabahı saat 7’de Freeport’ tasınız.
Bu tempodan sonra o kadar erkenden kalkabilirseniz “Bravo”.
Bu arada kalkmayı başarırsanız, hayal kırıklığına uğrama ihtimalinizde var.

Biz geminin neden orada durduğunu düşünmeden edemedik. Sadece iki ihtimal bulduk; ya bu limandan ucuz ve vergisiz petrol alıyor, yada limana uğrasın diye komisyon alıyorlar.

Dediğim gibi okyanusun ortasında, petrol tankerleriyle dolu bir yer. Sadece karaya ayak basmak için bile durmaya değmez.

Bahamalı esnaf hemen limanda tezgah kurmuş. Kapalı çarşı usulü incik-boncuk satıyorlar. Tabiki ortada bir sahne, bir şarkıcı, ve etrafında dans edenler var.

Bizde kapı gıcırdısından bile oynama alışmış bir kültürden geliyoruzya, hemen girdik araya. Beceremiyoruz ama çekiyoruz “Zenci Halayı” nı; “Hey, hey heyyy”

Gemi personeli, ücretsiz internete saldırmışlar; yer bildiriyorlar. Kimse dört tarafımız tanker demiyor…

Bu limanın halkı Nassau’ lulardan biraz daha insancıl ama fiyatlar adamına göre. İyi pazarlık yapın.

Eğer iyi hazırlandıysanız ve enerjiniz varsa limanın dışındaki etkinliklerede katılabilirsiniz. Zamanın kısıtlı, üçkağıdın çok olduğunu düşünerek dikkatli olun derim.

Saat 1:30’ da gemiye biner binmez, eve dönüş moduna giriyor insan. Gerçi gemide eğlence hala devam ediyor. Gece müziğin, gündüz güneşin tadını çıkarın. 

Baltimore’da buz ve kar sizi bekliyor. 



Ümit Palabıyık
Şubat 2014

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder